ABD Hava Kuvvetleri’nin İHA Stratejisi ve Satın Alma Süreci

ABD Hava Kuvvetleri’nin gelecekteki stratejisi, savaş uçaklarına destek sağlayacak çok sayıda insansız hava aracı (İHA) içerecek. Ancak, Hava Kuvvetleri’nin liderleri, bu stratejiyi bir satın alma planına dönüştürürken, başlangıçta öngörülen işbirlikçi savaş uçaklarının menzil sorununu çözmek için yenilikçi bir yaklaşım benimsemiş olabilirler. Bu yaklaşım, Pasifik bölgesinde ciddi sorunlara yol açabilecek menzil yetersizliklerini gidermeyi hedefliyor.

Hava Kuvvetleri’nin satın alma şefi Andrew Hunter, bu değişikliğin arkasındaki süreci anlatırken, erken aşamada paydaşlardan alınan geri bildirimlerin, hizmetin büyük bir yanlış hesaplamadan kaçınmasına yardımcı olduğunu belirtti. Hunter, Hava Kuvvetleri’nin CCA olarak bilinen otonom İHA’ları satın alırken, Hava Muharebe Komutanlığı’nın operatörlerini de süreçte yer aldığını ve bu sayede doğru menzil ve uygun maliyet ile tedarik sürecinin optimize edildiğini söyledi.

Hava Kuvvetleri Bakanı Frank Kendall’ın Mart 2022’de açıkladığı kapsamlı operasyonel zorunluluk planı, savaş bölgelerinde üs kurma ve tedarik süreçlerini, yeni nesil hava hakimiyeti sistemleri ve gelişmiş uçaklarla dönüştürmeyi hedefliyordu. Bu dönüşüm, Biden yönetiminin son dönemlerinde kalıcı bir etki bırakabilir.

Hunter, 4 Eylül’deki Defense News konferansında, operasyonel zorunlulukların Hava Kuvvetleri’nin yeniden yapılandırılmasının temel unsurlarından biri olduğunu belirtti. Bu yeniden yapılandırma, büyük güç rekabetine yanıt olarak Hava Kuvvetleri’nin stratejik ve operasyonel değişikliklere yönelmesini sağladı.

Hava Kuvvetleri, satın alma süreçlerini hızlandırma ve daha uygun maliyetlerle yüksek kaliteli askeri yetenekler sağlama konusunda ilerlemeyi sürdürüyor. Yeni nesil İHA’lar ve diğer sistemler için sürekli tasarım ve yineleme sürecini benimsemek, gelecekte daha hızlı ve etkili sistemler geliştirilmesine olanak tanıyacak.

Hunter, Hava Kuvvetleri’nin yeni satın alma modelinin, gelecekte diğer hizmetler için de standart hale gelebileceğine inanıyor. Bu yaklaşım, geçmişte havacılık teknolojisindeki büyük sıçramalarla karşılaştırıldığında, modern dönemde hızla değişen ihtiyaçlara uyum sağlamak için kritik bir strateji olarak öne çıkıyor.